Lifestyle

Bogota Gezilecek Yerler & Seyahat Rehberi

Ülkemizde uzaklığı sebebiyle gözardı edilse de dünyanın en popüler seyahat noktalarından biri Kolombiya. Karlarla kaplı dağları, kızgın volkanları, ıssız çölleri, yılın neredeyse tamamında güneşli plajları ve kültürünün son damlasına kadar işlemiş yerli kültürü ile gözde bir turistik ülke. En güzeli de Kolombiya’nın vize istememesi! Gümrük memuru ne kadar kalacağınızı sorup 90 günlük kalış damgası vuruyor pasaportlarınıza, o kadar…

Başkent Bogota

Bir yanında Brezilya, Venezuella, diğer yanında Ekvador ve Peru, öbür tarafında Karayip Denizi ve Panama ile Büyük Okyanus var Kolombiya’nın. Bulunduğu konumun hakkını fazlasıyla veren gizli bir güç olmuş kıtada. 
 
İsmini Amerika kıtasına gelen ilk Avrupalı’dan, Kristof Kolomb’dan almış. Almış almasına ama aslında Kolomb buraya hiç ayak basmamış. İspanyol sömürgecilerden once Muisca, Tayrona ve Quimbiya gibi Kızılderililerin anavatanı olmuş. Ülkede hala yerli halka rastlamak mümkün. 
 
Gelelim Kolombiya'nın başkenti ve en kalabalık şehri Bogota’ya. Güney Amerika’nın en hızlı büyüyen metropollerinden. Rakımı sebebiyle La Paz ve Quito‘dan sonra dünyanın en yüksek üçüncü başkenti. Graffiti dolu sokakları, enfes kahvesi, birbirinden güzel çiçekli parkları, koloniyel tarzı binalarıyla görülmeye değer bir şehir Bogota. Birçok üniversitesi, eğitim kurumu, müzesi ve anıtlarıyla Kolombiya’nın en önemli kültür merkezi.

Kolombiya ayrılıkçı gerillalar ile yıllardır süren iç savaşa rağmen her geçen yıl daha da gelişiyor. Sınırındaki ormanlarda elinde dev tüfeklerle Rocky kılıklı adamların dolaştığı, şehrin tozlu yollarında eski model jipleriyle gezen İndiana Jones'ların olduğu, köşeleri uyuşturucu mafyasından kara gözlüklü adamların tuttuğu, havaalanında geveze, neşeli ama biraz deli bir şoförün pazarlıkla sizi çekiştirdiği, alışveriş için büyü ayini malzemeleri satan dükkanlara yolunuzun düşeceği, daha kötüsü bu ayinlerin yapıldığı köylerde mahsur kalacağınız ve törenlerde nerdeyse kurban olacağınız bir şehir bekliyor olabilirsiniz. Oysa ki şehrin gelişmişliğini daha havaalanından itibaren Bogota’nın her dokusunda hissedebiliyorsunuz. 
 
Şehir sırtını Monseratte Tepesi’ne dayamış, kuzeye doğru da genişlemeyi sürdürüyor. Ama Monseratte Tepesi’nin yamaçlarındaki ormanlar yer yer apartmanlara kurban edilmiş maalesef. Çok kısa bir süre öncesine dek ‘Buseta’ adındaki dolmuşlar şehirde ciddi bir kaos yaratıyordu. Bugün yollarda çok sayıda elektrikli otobüs göze çarpıyor. Gene de ulaşımda da ciddi yol alması gerekiyor Bogota’nın. Güvenlik geçmiş yıllara oranla olumlu yönde yol almaya başlamış. Ama yine de, ekonomik dengesizliğin etkisiyle kentte çok sayıda özel güvenlik görevlisi ve yüksek duvarlı ev göze çarpıyor.
Şehirdeki dağınık yapılaşmadan Bogota’nın bu hızlı büyümeye hazır olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak yeniyle eskiyi harmanlamayı ustaca yapmışlar. 
 
Üniversiteler sebebiyle genç nüfusun fazla olduğu sömürge zamanlarından kalma yapılarıyla La Candelaria’yı, eğlencenin merkezi El Salitre ve şehrin yeni yapılarının yükseldiği modern bölgesi Chapinero’yu mutlaka ziyaret edin.

Muhakkak görün:

  • Adını Kolombiya’nın İspanyollara karşı yürüttüğü bağımsızlık zaferini kazanan ilk başkanı Simon Bolivar'dan alan; Simon Bolivar'ın heykeli, eski dönemlerden kalma askeri ve yönetim binaları, Katedral, Navinyo Sarayı, Ulusal Hükümet Binası, Adalet Sarayı ve Kongre Binası’nın bulunduğu Bolivar Meydanı’nı,

  • Şehirdeki tarihi yapıların çoğunun bulunduğu Eje Ambiental’ı,

  • Dünyanın en geniş altın koleksiyonlarından birinin bulunduğu Altın Müzesi’ni, 

  • İstanbul Pera Müzesi’nde de eserleri sergilenen, şişman figürleri ile ünlü Fernando Botero’nun eserlerinin yanısıra, Picasso, Dali gibi pek çok ünlü sanatçının eserlerinin de sergilendiği Botero Müzesi’ni,

  • Şehrin kurulduğu, bohem hayatın merkezi Chorro de Quevedo’yu,

  • Primada Katedrali’ni,

  • Kültürel Miras Müzesi’ni, 

  • Bogota Modern Sanatlar Müzesi’ni,

  • Fünikülerle de çıkabileceğiniz denizden 3152 yükseklikteki Monserrate Tepesi’ni,

  • Şehrin en yüksek binası Torre Colpatria’yı,

  • Ulusal Müze’yi, 

  • Quinta de Bolivar Müzesi’ni,

  • Kolombiya'nın Nobel ödüllü en önemli yazarlarından Gabriel Garcia Marquez'in kültür merkezi, sanat galerisi ve kütüphanesini,

  • Salitro Magico eğlence parkını,

  • José Celestino Mutis Botanik Bahçesi’ni, 

  • Müze Bolivar Meydanı’nın batısındaki Pablo Escobar'a ait silahların, motorunun, arandığı zamanlardan kalan 'aranıyor' afişlerinin, kaçarken giydiği giysiler, uyuşturucu sakladığı, gizli gözlü masanın bulunduğu Ulusal Polis Müzesi’ni,

  • Bogotalı zenginlerin yaşadığı gece hayatının ve eğlencenin can damarları Zona Rosa ve Park 93 bölgelerini,

  • Alışveriş için Unicentro ve Centro Comercial Titan Plaza’yı görün derim.

 

Saffet Emre Tonguç

Saffet Emre Tonguç, tarihçi, seyahat yazarı ve profesyonel rehber. Boğaziçi Üniversitesi’nin Turizm ve Otel Yöneticiliği, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ile Osmanlı Sosyal Tarihi yüksek lisans bölümlerinden mezun oldu. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde işletme üzerine doktora çalışması yaptı.